Alfabeler konuşulan dilleri yazılı hale getirmek için kullanılırlar. Bu da hem günlük işlerin yazılı emirlerle, yazılı bilgilerle yürütülebileceği anlamına gelir hem de her türlü kaydın kolay bir şekilde tutulmasını sağlar. Dolayısıyla insanlık tarihinin en eski dönemlerinden beri bu sorunları aşabilmek için çözüm üretilmeye çalışılmıştır.
Tarihçilerin tüm alfabelerin esin kaynağı olduğunu düşündükleri Mısır hiyeroglifleri böyle bir ihtiyaç sonrasında ortaya çıkmıştı. Mısır firavunları, emirlerini iletmek istedikleri köleler ile iletişim kurmakta zorlanıyorlardı. Kullandıkları hiyeroglifler ise binlerce karakterden oluşuyordu ve oldukça hantal bir yazı sistemiydi. Yani okumak ve yazmak isteyen kişilerin konu üzerinde uzun süre çalışması, uzmanlaşması gerekiyordu. Kölelerle daha kolay bir şekilde iletişim kurabilmek için yazı sistemini basitleştirmek gerekiyordu. Bunun üzerine Mısır hiyerogliflerinin basitleştirilmiş, karakter sayısı azaltılmış uyarlamaları kullanılmaya başlandı. Bu uyarlamaların, günümüzde kullanılan tüm alfabelerin kaynağı olduğu sanılmaktadır.
Sonuç olarak zaman içinde kullanılan resim biçiminde ve her biri bir nesneyi temsil eden binlerce karakter yerine, her biri bir sesi temsil eden çok daha az sayıda karakterin, harfin kullanıldığı yazı sistemlerinin daha mantıklı bir çözüm olduğu anlaşıldı. Tabi yazı sisteminin kullanılacağı dilin özelliklerine uygun olan tüm sesleri temsil eden harflerin, sembollerin belirlenmesi gerekiyordu. Bu nedenle sıfırdan bir alfabe yaratmak gerektiğinde, dil bilimcilerin ayrıntılı çalışmalar yapması gerekmektedir. Dilde kullanılan her sesin belirlenmesi ve alfabeye bu sesleri karşılayacak olan karakterlerin yani harflerin eklenmesi gerekecektir.
Tabi alfabelerin farklı şekillerde oluşturulduğundan, birinde olan harfin bir diğerinde olmadığından belirtmek de gerekir. Sesler, ağzın çeşitli şekiller alarak, içinde bulunan dişler, damak, dudak ve ayrıca gırtlak gibi organların kullanılarak biçimlendirildiği karakterlerdir. Dolayısıyla bir dilde gırtlaktan gelen bir ses diğer bir dilde olmayabilir. Örneğin ‘W’ harfinin karşıladığı ses, geniş bir ‘V’ harfi olarak tarif edilebilir. Ama ‘V’ harfinde olduğu gibi dudaklar birbirine değerek çıkartılmaz. Örneğin Arapçadaki ‘Hawlu’ kelimesinde çift v olarak telaffuz edilir. Ama Türkçede böyle bir kullanım yoktur, kelime ‘havlu’ olarak söylenir. Dolayısıyla Türkçe alfabe oluşturulurken ‘W’ harfi kullanılmamıştır. Ama Türkiye’de olduğu gibi Latin alfabesini kullanan pek çok dilde bu harf kullanılır, alfabelerinde ‘W’ harfi yer alır. Buna benzer bir şekilde ‘X’ harfi de Türk alfabesinde yer almaz. Örneğin İngilizcede ‘taxi’ kelimesini yazmak için kullanılır. Ama Türkçede bu kelime taksi şeklinde yazılır. ‘X’ harfinin kullanılabileceği kelimeler Türkçede ‘ks’ harflerinin yan yana gelmesi ile yazılır. ‘iks’ ya da ‘ksi’ biçiminde telaffuz edilir. Ama alfabeyi oluşturma aşamasında ‘X’ harfini eklemek yerine bu şekilde kullanılması uygun bulunmuştur.
Sonuç itibariyle alfabeyi oluşturabilmek için dilde kullanılan tüm sesleri tespit etmek ve bu sesleri karşılayabilecek olan harfleri alfabeye eklemek gerekir. Dünyadaki dillerin büyük bir çoğunluğu bu mantıkla oluşturulan alfabeleri kullanmaktadır. Tabi yeni bir alfabe yaratmaktansa, Latin alfabesi gibi hazır ve kullanışlı bir alfabeyi temel almak, farklı sesler için yeni harfler eklemek ve kullanılmayan harfleri çıkartmak çok daha mantıklı, çok daha kolay bir işlem olacaktır. Bu anlamda alfabeye dayalı yani sesçil diller (fonogram kullanan diller), dünyadaki tüm diller arasında büyük bir yer kaplayan, neredeyse tamamını oluşturan dillerdir. Ama ‘ideogram kullanan diller’ yani resimvari karakterler kullanarak yazılan diller de mevcuttur. Çince ya da Japonca gibi diller buna örnek olarak gösterilebilir. Bu dilleri yazmakta kullanılan yazı sistemlerindeki karakterler (genellikle) bir nesneyi, bir ismi belirten karakterlerdir. Ama bu yazı sistemlerinde kullanılan karakter sayısı çok fazla olduğu için, öğrenmek ve kullanmak zordur. Dolayısıyla seslere dayanan bir yazı sistemi oluşturmak, en fazla 40-50 karakter kullanılarak dildeki tüm kelimelerin yazılmasını sağlamak çok daha mantıklıdır. Zaten ideogram kullanan dillerin konuşulduğu ülkelerde de (genellikle) Latin alfabesi gibi alfabeler kullanıldığı, sokak tabelaları ya da önemli yerlerin isim tabelaları gibi yazıların bu alfabelerle de yazıldığı gözlemlenebilir.
2 Comments