Braille alfabesi ya da daha çok bilinen adıyla körler alfabesi, görme engellilerin okuyup yazabilmesi için geliştirilmiş olan bir yazı sistemidir. Bir dikdörtgen üzerinde yer alan iki kolon ya da sütunda bulunan ve alt tarafları kabartılmış olan 6 noktadan oluşur. Böylece farklı noktalar işaretlenerek 64 değişik kombinasyona ulaşılabilir. Bu da harfleri, rakamları ve bazı imleri ya da noktalama işaretlerini belirtmek amacıyla kullanılır.
6 noktanın her birinin işaretli olması ya da olmaması durumunun söz konusu olabileceği düşünülürse, 26=64 farklı harfi, rakamı ya da işareti belirtmek mümkün olacaktır. Hatta daha fazla sayıda işareti belirtmek mümkündür. Çünkü ‘a’ harfini belirtmek için soldaki kolonun en üstündeki tek nokta işaretlenmiştir. Aynı şekilde soldaki kolonun en üzerindeki tek noktanın kabartılması ‘1’ rakamını da ifade eder. Ancak bunun sol tarafında yer alan ve sol kolonun en altındaki noktayı ve sağdaki kolonda bulunan 3 noktanın tamamını kabartarak oluşturulan işaret, sonraki karakterin harf değil rakam olduğunu belirtmektedir. Böylece alfabenin ilk 10 harfini belirten işaretler, başlarında sayı işareti olma şartıyla ‘1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 0’ rakamlarını da belirtmiş olurlar. Böylece Braille körler alfabesi kullanılarak oluşturulabilecek sembol ya da karakter sayısı 64’ün üzerine çıkmış olur. Böylece bazı matematik terimlerini ya da müzik işaretlerini gösterebilme imkânına da kavuşulmuş olunur.
Türkçe karakterlerin olduğu Braille alfabesi
Sayı işareti ve noktalama işaretlerinin yanı sıra başlık işareti, büyük harf işareti, konuşma işareti, şiir işaret gibi farklı işaretler kullanılarak görme engelli kişinin okuduğu metni tam olarak algılaması sağlanır. Böylece alfabeyi öğrenen ve pratiğini yapan görme engelli kişiler, diğer insanların kitap okuması ya da herhangi bir metni okumasından çok daha farklı sayılamayacak biçimde metni algılama ve anlama olanağına kavuşmuş olurlar.
Bu sistem aslında askerlerin gece de anlaşabilmesini sağlamak isteyen imparator Napolyon’un isteği doğrultusunda geliştirilmeye başlanan bir sistemdir. Napolyon, Charles Barbier’den bunu olanaklı kılacak bir sistem geliştirmesini istemişti. Barbier tarafından geliştirilen sistem, karışık ve öğrenilmesi zor bir sistem olduğu gerekçesiyle askeriye tarafından reddedildi. Charles Barbier, 1821 yılında Paris Milli Enstitüsü’nde bulunan körler bölümünü ziyaret etmişti. Bu ziyareti sırasında Louis Braille ile tanıştı.
Louis Braille, 1809 yılında Paris civarında dünyaya gelmişti. Charles Barbier ile tanıştığında henüz 12 yaşındaydı. Henüz çok küçükken ve oyun oynadığı sırada kendisini gözlerinden kötü bir şekilde yaralamış, hayatını görme engelli olarak geçirmek mecburiyetinde kalmıştır. Sol gözünden sonra sağ gözünün de işlevini kaybetmesi 6 yaşında bulunduğu döneme rastlamaktadır. 7 yaşında olduğu sırada yani oldukça erken bir dönemde, dünyada alanındaki ilkler arasında yer alan Institution Royale des Jeunes Aveugles yani Genç Körler Kraliyet Enstitüsünden burs almıştır. Buradaki eğitim ve şartlar çok iyi olmasa da, o dönemlerdeki engelli insanların dilenmekten, yardımlarla geçinmekten başka şansları olmadığı düşünülürse, bursun hayatında önemli bir değişiklik meydana getirdiği söylenebilir.
Louis Braille, Charles Barbier tarafından geliştirilen sistem üzerinde çalışır ve kendi geçmiş tecrübelerine dayanarak eksiklerini giderir. 6 nokta sistemi sayesinde daha kolay okunan ve hiçbir eksikliği olmadan okunabilecek ve yazılabilecek bir alfabe haline getirir. Alfabe tamamlandığında sene 1825’tir ve Louis Braille henüz 16 yaşındadır. Bu sistemi arkadaşlarına da öğretir ve okul çapında kullanılmasını ister ama okul müdürü buna karşı çıkar.
Louis Braille, geliştirdiği alfabenin aktif biçimde kullanılması için hayatı boyunca çaba gösterir. Alfabeyi tamamladıktan 25 yıl sonra ve kendisi bir akciğer hastalığından ölmeden 2 yıl önce yani 1850 yılında, Braille Körler Alfabesi Fransa’daki tüm körler okullarında resmi olarak kullanılmaya başlayan ve öğretilen bir yazı sistemi durumuna gelmişti. Braille Körler Alfabesi yaratıcısının kısa ömrü içinde sadece Fransa’da yaygınlaştı ama ondan sonraki süreçte tüm dünyada kullanılmaya başlayan bir alfabe oldu. Şu anda, kendine has bazı karakterleri olan bazı Asya dilleri hariç tüm dünya dillerini yazmak ve görme engellilere okuma-yazma imkânı yaratmak amacıyla kullanılmaktadır.
Braille alfabesinden önce de görme engellilerin okumasını ve yazmasını sağlamayı hedefleyen bazı yazı sistemleri kullanılmıştı. Bunlardan en çok dikkat çekeni, Zain-Din el Hamidi isimli Suriyeli bir Arap profesör tarafından geliştirilmişti. Doğumundan kısa bir süre sonra görme engelli olan profesör, günümüzden yaklaşık 6 asır önce yaşamıştı. Kendi oluşturduğu alfabeye çevirttiği hukuk ve yabancı diller kitaplarını okuyarak kendini geliştirmeyi başarmıştı. Zain-Din el Hamidi kendi tuttuğu notları ve yazdığı kitapları da geliştirmiş olduğu alfabe ile yazıyordu.
Braille Körler Alfabesinin farklı dillere uyarlanması sırasında, diğer alfabeler için geçerli olduğu gibi, o dilin seslerini ifade edebilecek yeni sembollerin alfabeye eklenmesi söz konusu olur. Örneğin Lehçe için Ę, Ą, Ń, Ś, Ć, Ź, Ż gibi harfler alfabeye eklenirken ve bunlar için yeni semboller bulunurken, Türkçedeki Ş, Ç, Ğ, Ö, Ü, İ, ı seslerini belirtmek üzere de yeni semboller kullanılmaktadır. Bu yeni semboller oluşturulurken de kullanılan uluslararası formlara yakın olmasına dikkat edilir. Örneğin Türkçedeki ‘ç’ sesini karşılayan sembol, İngilizcedeki ‘ch’ sesini karşılayan sembole benzer bir formda gösterilir. Latin alfabesi kullanılmayan dillerde de uluslararası formlara mümkün olduğu kadar yakın olmasını sağlayacak değişiklikler yapılan Braille Körler Alfabesi kullanılmaktadır. Farklı alfabelerin kullanıldığı bu diller arasında Rusça, İbranice, Japonca ve Çince, Yunanca, Arapça, Ermenice gibi dünyanın önde gelen ve çok sayıda kişi tarafından konuşulan dilleri de bulunmaktadır. Dolayısıyla dünya çapında kullanılan bir alfabe olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Kelimeleri yazmak için kelimeyi oluşturan harfleri alfabede temsil eden sembollerin, noktaların belirtilmesi ve yan yana getirilmesi yeterli olacaktır.
Bu alfabeyi kullanarak yazmak ise sanıldığı kadar zor değildir. Tablet ismi verilen bir alet ve çivi kalemi kullanılarak Braille alfabesi ile yazmak mümkün olmaktadır. Tablet adı verilen aracın üzerinde 6 noktalı kare şeklinde boşluklar vardır. Böylece çivi kalemini kullanarak özel gramaja sahip normalden biraz daha kalın kâğıtlar, materyaller üzerine dokunulduğunda hissedilen kabartılar bırakarak Braille körler alfabesi ile yazmış oluyorlar. Ama bu şekilde harfleri tek tek yazmanın uzun süreceği de düşünülmüş. Buna çözüm bulmak için dünyadaki (neredeyse) tüm ülkelerin katılımı ile toplantılar düzenlenmiş. Bunun sonucunda her ülkenin sayısı 200’ü geçmeyen kısaltmalar yapmasına karar verilmiş. Ama bu kısaltmaların değişmeyen, uluslararası alanda kabul edilen ve tabi altı nokta ile yazılan semboller ile yapılmasına karar verilmiş. Böylece Braille körler alfabesini okumak ve yazmak (nispeten) daha kolay bir hale gelmiş.
Sonuç olarak 6 nokta sistemini kullanan ve dünya çapında yazımı standartlaştırılmaya çalışılan Braille körler alfabesi, 200 yıla yakın bir süredir görme engellilerin okumalarını ve yazmalarını sağlayabilmek amacıyla kullanılan bir sistem haline gelmiştir. Böylece bir dönemler topluma yük oldukları ve ancak başkalarının yardımları ile yaşayabilecekleri düşünülen görme engellilerin eğitim almaları, kendilerini geliştirmeleri, toplumsal hayata katılmaları ve üretken topluluklar içinde yer almaları mümkün olmuştur. Dolayısıyla Braille körler alfabesi, insanlık tarihi ve medeniyetin gelişimi açısından belki de yazının icadı ve tekerleğin bulunmasından sonraki en önemli icatlardan, buluşlardan birisi olarak gösterilebilir.