Alfabe kelimesinin kökeni Yunan Alfabesindeki ilk iki harf olan ‘Alfa’ ve ‘Beta’ kelimelerinin yan yana getirilerek okunmasına dayanır. Ama ortaya çıkan ilk alfabenin ve kullanılan yazı dilinin Yunan Alfabesi ve Yunanca olduğunu söylemek mümkün değildir. Tarihin başlangıcının yazının icadı olduğu söylenir. Bu anlamda anlamlı ilk yazılar, Sümer uygarlığı tarafından icat edilen ve kullanılan çivi yazıları olarak kabul edilebilir.
Çivi yazısı
Sümerler ve diğer bazı uygarlıklar, alfabe ve yazı olarak nitelendirilemeyecek olan ama anlam verilebilecek olan metinlerin oluşmasını sağlayan bazı teknikler kullanıyorlardı. Sümer resim yazısı ya da Mısır hiyerogrifleri gibi örnekler, ilk yazı örnekleri olarak da kabul edilebilir. Ama bu resim yazılarında belli nesneleri ya da insanları ifade etme amacıyla yine belli resimler ya da şekiller kullanılıyordu. Dolayısıyla herhangi bir konuyu anlatmak için çok sayıda resmin ya da işaretin kullanılması gerekebiliyordu. Örneğin Mısır hiyerogliflerinde kullanılan 700’ün üzerinde işaret ya da sembol vardı. Yüzlerce sembol kullanılmasına rağmen, bazı konuları anlatmak ve kayıtları tutmak zor olabiliyordu. Ayrıca çok sayıdaki sembolü bilmek ve kullanmak zor olduğu için, okuryazarlık oranı çok düşük kalıyordu. Bu yazıyı yazmak için yazılar üzerinde uzmanlaşmak gerekiyordu. Dolayısıyla önemli kayıtlar hem zor yazılabiliyor hem de az sayıda kişi tarafından okunabiliyordu.
Sümer uygarlığında kullanılan çivi yazısı bu yönden gelişmeye açık ve uygun bir yazı dili, resim yazısı olarak görünüyordu. Çünkü Sümer dilinde kullanılan birçok kelime tek heceden oluşuyordu. Dolayısıyla yazı dilinde nesneleri ifade etmek amacıyla belli resimleri kullanmak yerine, Kelimenin ses değeri ortaya çıkartılarak yazı yazılmaya başlanmıştı. Örnek vermek gerekirse, ‘su’ kelimesi Sümer dilinde ‘A’ ve ağız kelimesi ‘KA’ şeklinde okunuyordu. Dolayısıyla ‘AKA’ adında bir kişiyi, toplumu ya da yeri ifade etmek istediğinizde, su ve ağız resimlerini çizmeniz ve birlikte okumanız yeterli oluyordu. Böylece okuyan kişi kelimeyi su ve ağız olarak değil, ‘AKA’ olarak anlayabiliyordu. Bu şekilde yani iki kelimenin birlikte okunacağını, ses değerlerine göre okunacağını belirtmek için ise kelimelerin başına ‘belirtici’ ya da ‘determinatif’ olarak adlandırılan işaretler konuluyordu. Bu şekilde hemen her kelimenin yazılması mümkün oluyor ve yazıları okumak kolaylaşıyordu. Söz konusu belirtici işaretlerin farklı kelimelerin başında ya da sonunda kullanılması ve yaygınlaşması ile birlikte, yazıları yazmak ve okumak kolaylaşmıştı. Aynı zamanda kayıtları tutmak, yazı yolu ile daha kesin mesajlar vermek mümkün hale gelmişti. Kelimelerin ses değerleri ile okunmaya başlaması yani ‘fonetizasyon aşaması’, yaklaşık olarak M.Ö. 3000 yılı dolaylarında meydana gelmişti.
Çivi yazısı daha sonraki dönemlerde daha da gelişti ve kelime yazısı durumundan çıkarak kelime-hece yazısı sistemine dönüştü. Böylece sayıları başlarda 1000 kadar olan ve yazıyı yazmak için kullanılan işaretlerin sayısı daha da azaldı ve 500 civarına veya biraz üstünde bulunan bir rakama kadar düştü. M.Ö. 2600-2700 yılları civarında, sistemli bir yazı dili haline geldiği söylenebilir.
Sümerler dönemindeki diğer bazı çağdaş uygarlıklarda da buna benzeyen gelişmeler yaşanıyordu. Ama anladığımız anlamda ve günümüzde kullanılan alfabelerdeki gibi 20-30 harften, karakterden oluşan alfabeler ile yazılmış olan örnekler, ilk olarak M.Ö. 2000 yılları civarında ortaya çıktığını göstermektedir. Yani Sümer ve Mısır uygarlıkları gibi medeniyetlerin yaptıkları çalışmalar sonucunda ortaya çıkarttıkları resim yazıları, günümüzde kullanılan alfabelere benzer alfabelerin ortaya çıkması için uygun bir zemin hazırlamıştır. Günümüzde anladığımız anlamdaki alfabenin ortaya çıkışı konusunda kesin bulgular yoktur. Ama Sami ırkına mensup olan kişilerin, gelişmesine rağmen yine de kullanımı zor olan çivi yazısı yerine, Mısır hiyerogliflerinde bulunan ve Sami dilindeki sessiz harfleri, sesleri gösteren işaretleri aldığı ve bunları yani sesleri gösteren harfleri kullanarak alfabeyi oluşturduğu yönünde düşünceler vardır.
Mısır hiyeroglifleri gibi resim yazılarında kullanılan yüzlerce sembol ya da işaret vardı.
Kuzey Sami Alfabesi ortaya çıktıktan sonra da Fenikeliler ve Aramiler gibi siyasi yönden güçlü ve Akdeniz’de ticaret yapan toplulukların, ticaret yaptıkları topluluklara yazıyı ve alfabeyi götürdüğü, alfabe kullanımının yaygınlaştığı düşünülmektedir. Ayrıca Mısır’da köle olarak bulunan kişilerin kendi ülkelerine döndükleri sırada alfabeyi de kendi ülkelerine götürdükleri düşünülmektedir.
Sonuç olarak çivi yazısı ve Mısır hiyeroglifleri, modern anlamdaki alfabelerin ataları olarak kabul edilebilir. Uzun zaman içinde gelişen bu yazılar, Fenike alfabesi gibi alfabelere esin kaynağı olmuşlardır. Sonrasında da çeşitli yollarla Akdeniz etrafında bulunan topluluklara ve daha sonraki dönemlerde bu topluluklarla ilişkide olan diğer uygarlıklara geçmiş, tüm dünyaya yayılmıştır. Kesin kaynağı bilinmese de Sümer ya da Mısır medeniyetlerinde ortaya çıkan yazı yazma isteği ve tekniği, Yakın Doğu’ya, Fenike alfabesi ve Fenikeliler aracılığı ile Akdeniz’e, Yunanlılar ve Romalılar ile onların kullandığı alfabeler aracılığı ile de tüm dünyaya yayılmıştır. Günümüzde dünyada kullanılan alfabeler arasında öne çıkan alfabe olan Latin Alfabesi, Romalılar tarafından kullanılan alfabenin süreç içinde gelişmesi ve değişmesi ile ortaya çıkmıştır. Bugün Latin alfabesini kullanan kişi sayısının 2,5 milyar kişi civarında olduğu tahmin edilmektedir.
Not: Yazıyı sümerli tüccarlar bulmak zorunda kaldılar çünkü uzak mesafelere aracı ile mal yolluyorlar ve malın önce miktarını sonra niteliğini bir tablette belirtiyor ve alıcı da kontrol ediyor.
One Comment