Türkler İslamiyeti kabul etmeleriyle birlikte o dönem için İslam kültürünün vazgeçilmez bir parçası sayılan Arap alfabesini kullanmaya başlamışlardı. Yani X. yüzyıldan sonraki yaklaşık 900 yıl boyunca Arap alfabesinin Türkçeye uyarlanmış biçimi kullanıldı.
Harf devrimi öncesinde kullanılan Osmanlı alfabesi de 28 harfli Arap alfabesine ‘p, ç, j’ harflerinin eklenmesiyle oluşturulan 31 harfli bir alfabeydi. Aslında sesli harflerin çokça kullanıldığı Türk diline uygun olmayan bu alfabenin değiştirilmesi yani Alfabe reformu yapılması önerileri ise XIX. yüzyıl ortalarında başlamıştı.
Latin Alfabesine geçiş sürecindeki Cumhuriyet Gazetesi
Yeni Türk Devleti’nin kurulmasıyla birlikte Türk ulusunun kimliğinin ortaya konulmasını ve laikleşmesini, Osmanlı alfabesi nedeniyle Türk dilinin kullanımında ortaya çıkan sıkıntıların kaldırılmasını, o dönemlerde Latin alfabesini kullanan Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile yakınlaşılmasını isteyen kişiler alfabe devriminin yapılması isteklerini yoğunlaştırdılar.
Cumhuriyet öncesinde de alfabe devrimi taraftarı olan Atatürk’ün destek vermesi ve tarihimizde ‘Harf devrimi’ olarak isimlendirilen alfabe devrimine liderlik etmesi sayesinde Latin Alfabesinden uyarlanan Türk alfabesi kabul edildi. 1 Kasım 1928 tarih ve 1353 sayılı ‘Yeni Türk harflerinin kabul ve tatbiki hakkında Kanun’un hayata geçirilmesi ile Türkiye Cumhuriyeti’nde kullanılan alfabenin Latin alfabesinden uyarlanan 29 harfli Türk alfabesi olduğu ilan edildi.
Harf devrimine tüm desteğini veren Başöğretmen Atatürk
Kanun Latin alfabesinden uyarlanan alfabenin şeklini belirtiyordu ve bazı istisnalar hariç (bazı resmi dairelerde 1930 Haziranına kadar eski alfabe kullanılabiliyordu) tüm platformlarda yeni Türk alfabesinin kullanılmasının zorunlu olduğunu ifade ediyordu.