Soğdiana (Özbekçe: Sugʻd; Tacikçe: Суғд – Farsça: سغد; Antik Yunanca: Σογδιανῆ Eski Farsça: Suguda;)olarak isimlendirilen topraklar, Amuderya ve Sırderya nehirleri arasında kalan, İran halklarından Soğd’ların yaşamış oldukları bölgeye verilen isimdir. Milattan Önce 6. asırdan itibaren Milattan Sonra 10. Yüzyıla kadar bu bölgede varlıklarını sürdüren Soğdlar, Hint-Avrupa grubuna dâhil olan ve Doğu İran dilleri arasında bulunan Soğdca konuşan (Sohutça) bir halktı. İpek Yolu üzerindeki önemli bir mevkide yaşayan halk, M.S. 5. yüzyıl ile M.S. 8. Yüzyıl arasında en parlak dönemlerini yaşayan İran uygarlığının önemli bir parçası olarak gösterilebilir.
Soğdlar bir bozkır halkı olmalarına rağmen diğer Asya halkalarından Çinliler ya da İranlılar gibi savaşçı, diğer bozkır topluluklarıyla düşmanlıklar yaşayan bir toplum değillerdi. O dönemde yoğun nüfusa sahip olan ve zengin bir bölge olarak görünen Asya’nın ticaret merkezi olarak nitelendirebileceğimiz bir bölgede yaşıyorlardı. Tarım ve zanaat konusunda gelişmiş bir halk oldukları anlaşılan Soğdlar, Milattan sonra gelen ilk yüzyıllarda Çin’de kolonileri olan, Çin’e ve Hindistan’a giden ticaret yollarına hâkim bulunan bir topluluktu.
Soğd Alfabesi ile yazılmış olan bir metin.
Bu topluluğun Türk halklarıyla ilişki kurdukları ilk tarih kesin olarak belli değildir. Bu süreç Göktürklerin kendi devletlerini kurdukları 6. Yüzyıldan birkaç asır önce gerçekleşmiş olabilir. O dönemlerde çok önemli bir ürün olarak kabul edilen Altay demirini işleyen Altay Türkleri ile ticaret yollarını ellerinde tutan Soğdların ilişki kurmuş olmaları muhtemeldir. Göktürk hükümdarlarının Soğd prensliklerini himaye ettikleri ve Yedisu’nun ve Kazakistan’ın güney batısının Soğdlular tarafından kolonileştirilmesine yardımcı oldukları düşünülmektedir.
Soğd Dili ve Soğd Alfabesi
Hint-Avrupa dil ailesine bağlı olan Soğdca, Soğutça veya Soğdakça, 9. yüzyıla kadar İpek Yolu üzerinde konuşulan en önemli dil durumunda bulunuyordu. İran kökenli bu antik dil günümüzde konuşulmayan bir dildir. Afganistan ve Tacikistan’ın yüksek yaylalarında, Afganistan’ın bazı dağ köylerinde Soğdcaya benzeyen, bu dile yakın olan bazı diller konuşulsa da, antik Soğd dilinin tamamen ortadan kalktığı söylenebilir. Soğd halkı, Farsça ve Türkçe konuşan topluluklar arasında erimiştir ve varlıkları ortadan kalkmıştır. Sasaniler zamanında İslam dinine katılan ve Türk topluluklarının kurdukları devletlerin hükmünde kimliklerini yitiren Soğdlar, Divân-ı Lügati’t-Türk’te ‘Balasagun ile Buhara ve Semerkand arasında Türkleşmiş bulunan bir millet’ olarak anlatılan bir halktır. Bu şekilde 10. yüzyıldan itibaren Türk kültürünün etkisinde kalan Soğdlar, tarih sahnesinden silinen uluslardan birisi olmuşlardır.
Uygurların kullandığı Soğd Alfabesi
Tarihte ve İpek Yolu üzerinde önemli bir rol oynadıkları dönemlerde kullandıkları Soğd dili ortak iletişim dili durumunda bulunan Soğdlar, bu dillerini yazılı hale getirmek amacıyla kendilerine özgü bir alfabe kullanmışlardır. M.S. 5. Yüzyılda önemli bir dil ve alfabe durumuna gelen Soğdca ve Soğd Alfabesi, sınırlı ölçüde de olsa Türkler tarafından da kullanılmıştır. Türkler tarafından 8. Yüzyıl ile 9. Yüzyıl arasında kullanılan bu alfabenin Türk kültürüne önemli bir katkı sağladığı söylenemez. Ama 5. Göktürk kağanı Muhan’ın mezar taşı olarak gösterebileceğimiz Bugut Yazıtı’nın üç yüzü Soğd diliyle ve Soğd Alfabesi kullanılarak yazılmıştır.
22 karakterden yani harften oluşan Soğd Alfabesi, Arapça gibi sağdan sola doğru yazılan Soğd dilini yazılı hale getirmek için kullanılan yazı sistemidir. Muhtemelen Arami yazısının mahalli bir türü olan Pehlevi yazısından türediği düşünülen bir alfabedir. Kâğıdın icadından beri kullanıldığı saptanan bir yazı sistemidir. Soğd tüccarlarının İpek Yoluna hâkim oldukları dönemlerde, yaklaşık M.S. 500 yıllarında, Orta Asya bölgesinde çağın en önemli ve ortak iletişim dili olan Soğdca ve onun yazıldığı Soğd Alfabesi, farklı milletler tarafından da kullanılan bir dil ve alfabe durumunda bulunuyorlardı.
Sağdan sola doğru yazılan ve geniş bir alanda kullanılmış olan Soğd yazısının, Soğd Alfabesi kullanılarak hazırlanan metinlerin imlalarının düzensiz, tutarsız olduğu tespit edilmiştir. İç sesteki ünlülerde büyük harflerin kullanıldığı bu yazı sistemi, belli bir dönemde oldukça büyük önem kazanmasına rağmen, tarihte büyük yer tutan alfabelerden, yazı sistemlerinden birisi değildir. Bu dille ve yazı sistemiyle hazırlanarak günümüze ulaşan metinler çok fazla olmadıkları gibi tarihsel açıdan büyük önem taşıyan metinler olarak da kabul edilmezler.
Soğd Alfabesinin Türk Kültürüne Katkıları
Soğd dili ve Soğd Alfabesi sınırlı biçimde Türkler tarafından da kullanılmıştır. Ama bu alfabeyle yazılan ve Türk kültüründe önemli yer tutan eserlerin sayısının fazla olduğu söylenemez. Yukarıda da belirttiğimiz 5. Göktürk kağanı Muhan’ın mezar taşı Bugut Yazıtı gibi örnekler Soğd Alfabesinin kullanıldığı sayıca az eserlerdir.
Eski Uygur Alfabesi
Soğd Alfabesinin Türk kültürüne yaptığı en büyük katkının Uygur alfabesinin oluşmasına yardım etmesi olduğu söylenebilir. Uygur Türkleri şehir hayatına, ticarete ve yerleşik düzene sıcak bakan bir topluluktu. Bu özellikleri onların tüccar bir kavim olan Soğd halkı ile yakınlaşmalarını sağlamıştı. Zamanla Soğd Alfabesini öğrenen Uygurlar, bu yazı sisteminden esinlenerek 18 harfli Uygur Alfabesini oluşturmuşlardır. Eski Uygur Alfabesi olarak isimlendirilen bu yazı sistemi ve Uygur ağzı, Eski Uygur Türkçesi, Orta Asya’da yaşayan diğer Türk topluluklarının da benimsedikleri ve ortak dil olarak kullandıkları konuşma dili ve yazı dili haline gelmiştir.
2 Comments