Stenografi, çabuk yazma sistemi olarak tanımlanabilecek bir sistemdir. Söz konusu amaca ulaşabilmek için noktalama işaretleri ve kelimeler yerine semboller ve kısaltmalar kullanılır. Böylece çok daha hızlı yazmak ve kayıt tutmak mümkün olmaktadır. Meclis oturumlarında, mahkeme duruşmalarında, iş görüşmelerinde ve benzeri görevlerde, kayıtları oturumun hızında tutmak amacıyla kullanılan oldukça faydalı bir sistemdir.
Stenografi tarihine bakıldığında ise, çok eski dönemlerden beri kullanılan bir sistem olduğu görülmektedir. Yunanca stenos ve graphein (dar ve yazmak) sözcükleri kullanılarak türetilmiş olan bir kelimedir. Cicero’nun azatlı kölesi Marcus Tullius Tiro tarafından bulunmuş olan Tiro işaretleri, eskiçağlara dayanan stenografi tarihinde tutarlı hale getirilmiş olan ilk sistem olarak bilinir. Başlangıçta sadece normal kelimelerin, normal yazının kısaltması olarak kullanılıyordu. Ama zaman geçtikçe ve ihtiyaca yönelik olarak çizgiyle yapılan işaretlerin kullanılması, Tiro işaretlerini modern stenografi sistemine benzeyen bir görünüme kavuşturdu. M.Ö.1. yüzyılda icat edilen ve 9 ya da 10. yüzyıla kadar kullanılan bu sistem, daha sonraki dönemde ortadan kalktı. Ama Ortaçağdaki yazıcılar da metni kısaltmak, yazımı kolaylaştırmak amacıyla bazı kısaltmalardan ve işaretlerden faydalanıyorlardı. Bunların arasında sözcüklerin ilk harflerini koruyan kısaltmalar ve yapılan bazı kısaltmaları korumaya yarayan işaretler ve bunlara benzeyen diğer işaretler bulunuyordu.
Steno alfabesinin farklı çeşitleri bulunmaktadır.
Stenografi terimini ilk olarak kullanan kişi ise john Willis olarak bilinir. 17. Yüzyılda yaşayan john Willis, bazı yalın geometrik işaretleri kullanarak modern steno alfabesine ve bu alfabenin mantığına yaklaşmış oldu. Modern stenografinin doğuşu ise İngiltere’de gerçekleşti. Bunun en önemli nedeni parlamentonun kurulması ve orada yapılan konuşmaların kayda geçirilmesi zorunluluğu olarak gösterilebilir. Taylor tarafından Willis’in ilkelerinden faydalanılarak ve yalnızca ünsüz harfleri not etmek ilkesi eklenerek geliştirilen sistem, Fransa’da kullanılan stenografi sisteminin ve alfabesinin temelini oluşturdu. Bu sistemde sıklıkla kullanılan sesleri, harfleri tanımlamak için bazı özel işaretler de yer alıyordu. İngiltere’de Isaac Pitman sisteminin de 1837 yılında ortaya çıkmasına yol açtı. Bu sistem günümüzde de en çok kullanılan stenografi sistemidir. Bu fonetik sistem, fonetik işaretlerin belli bir şekilde yazılması esasına dayanmaktadır. Alışılmış işaretlerin kullanıldığı sistemde, dilsel sıklık listesine, kullanım sıklığına göre düzenlenmiş olan çok sayıda işaret bulunur. Bu sisteme dayanan ve yazılmasını sağlayan makine ise stenografi makinesi adıyla kullanılmaya başlamıştır.
Daktiloya benzeyen, stenograf ya da steno daktilosu olarak adlandırılan makine, tuşlarına basılarak kullanılmaktadır. Sessiz çalışıyor olması ve makineyi kullanmayı bilen kişilerin dakikada 250 kelime yazabiliyor olması, tercih edilmesinin önemli nedenlerindendir. Makinede toplam 22 harf bulunur. 4 sesli harf makinenin ortasında yer alırken, 4 çift sessiz harf solda, 5 çift sessiz harf sağ kısımda yer alır. Geriye kalan tuşlar ise noktalama işaretleri olarak kullanılır. Çift elle ve aynı anda birkaç tuşa, harfe basılarak yazılmaktadır. Bu nedenle yazım hızı oldukça yüksektir. Bu özellikleri nedeniyle mahkeme salonlarında, konferanslarda ve çeşitli iş yerlerinde kullanılması tercih edilen bir cihazdır. Tabi steno daktilo makinesi ve steno alfabesi ile yazılan yazıları ancak bu sistemi bilen, stenografiyi ve steno alfabesini bilen kişiler okuyabilmektedir. Makineyi kullanmak ve yazıları okuyabilmek için özel bir eğitim almak gerekecektir.